1 Aralık 2015 Salı

Yaşanmış Korkunç Yamyamlık Hikayesi






Arjantin’den Uruguay' a doğru yola çıkan Uruguay Hava Kuvvetlerine ait 571 sefer sayılı uçaktaki yolcular başlarına gelecek felaketten habersizdiler.
Maalesef kötü hava şartlarından dolayı bulutların ardına saklanmış And Dağ’larının tepelerinki zirveyi pilotlar fark edememiş ve uçak çarpmanın etkisiyle parçalara ayrılarak yere çakılmıştı.
12 kişi kaza anında can verdi, sadece 33’ü hayatta kaldı. Ertesi sabah ise ağır yaralanmalara dayanamayıp 5 kişi daha öldü, birkaç gün sonra ise bir kişi daha hayatını kaybetti.
3 farklı ülkeden ekipler arama-kurtarma çalışmalarına başladı.
Bu sırada kazazedeler uçağın telsizini çalıştırmayı başarmış ama karşı tarafla çift yönlü bir iletişim kuramamışlardı.
Çaresizce kurtarılmayı beklediler. Karla kaplı arazide ne bir bitki ne de herhangi bir hayvan yaşıyordu, etraf kayalıklarla doluydu.
Ellerinde birkaç çikolata, birkaç şişe şarap ve biraz da çerez kalmıştı.
Birkaç gün daha geçince azar azar kullanmalarına rağmen neredeyse ellerinde hiçbir şey kalmadı.
Su içmek için karları şarap şişelerine doldurup erittiler.
Parlak beyazın yarattığı kısmi körlüklere engel olmak içinse uçağın kokpitinden kopardıkları parçalarla kar gözlükleri yaptılar.
Düşen uçağın gövdesini barınmak için kullandılar. Isınmayı kolaylaştırmak için geceleri hep beraber uydular, ama buna rağmen geceleri bastıran kar fırtınalarına artık vücutları dayanamıyordu.

Günler böyle geçerken bir gün radyodan duydukları haberle umutları iyice tükendi.
Çünkü arama kurtarma çalışmalarının artık durdurulduğunu öğrendiler.
Bu da yetmezmiş ki çok geçmeden 2. bir felaket olan çığ felaketiyle karşılaştılar.
Umutsuzluk duruma tamamen hakim olmuştu.
Ayrıca açlık da iyice bastırmıştı.
Yiyecek hiçbir şeyleri kalmayan kazazedeler zorlu bir seçimle yüzleştiler.



Ya dondurucu soğuk tarafından korunan ölü arkadaşlarını yiyeceklerdi ya da açlıktan onlarda öleceklerdi.
İçlerinden bir kişi hariç hepsi yamyamlığı tercih etti ve insan eti yemeği reddeden kazazede çok geçmeden hayatını karın ağrılarıyla açlıktan hayatını kaybetti.


Kazazedelerden biri durumu şöyle aktarmış:
“Açlıktan ölüyorduk ve yiyecek bulma umudumuz da kalmamıştı, tekrar tekrar uçağın gövdesinde kalmış kırıntıları aradık durduk. Bavulların deri kısımlarını koparıp yemeye çalıştık. Bu maddelerdeki kimyasalların bize yarardan çok zarar vereceğini bile bile… Koltuk oturaklarını saman buluruz ümidiyle parçaladık ama içinden sadece yenmesi mümkün olmayan koltuk süngeri çıktı. Tekrar tekrar aynı sonuca varıyordum kafamda: Burada alüminyumdan, plastikten, buz ve kayadan başka hiçbir şey yoktu. Ama dağın tepesinde yiyecek vardı aslında, et, hem de bol bol, kolayca ulaşılabilecek bir yerde. Bir gün gözüm yanımda yatan çocuğun bacağındaki yaraya takıldı. Yaranın ortası nemli ve açıktı ama kenarları kuruyan kanla kabuk bağlamıştı. Gözümü bu kabuktan alamıyordum, burnuma gelen belli belirsiz kan kokusunun iştahımı kabarttığını hissediyordum. Kafamı kaldırıp baktığımda diğerlerinin de gözlerini yaraya dikmiş olduklarını gördüm. Utançla kafalarımızı başka yöne çevirdik.
İnkar edemeyeceğim bir şey olmuştu: İnsan etine bakmış ve içgüdüsel olarak bunu bir yiyecek olarak algılamıştım. 'Burada açlıktan öleceğiz' dedim. Artık çok zayıflamıştık. 'Bunun sadece et olduğunu düşün. Arkadaşlarımızın artık vücutlarına ihtiyaçları yok.' dedim. Sonunda cesaretimi kazanıp eti ağzımdan içeriye ittim. Tadı yoktu. Bir iki kez çiğnedim, zorla yuttum. Suçluluk duygusu ya da utanç hissetmedim .”
Çaresizce ve yamyamlıkla geçen 2 korkunç ayın sonunda risk alarak yardım bulma ümidiyle uçağın kokpitinden ayrılmaya karar verdiler. Günlerce sürecek bu medeniyet arayışındaki en büyük sorunları karanlık gecelerde ölümcül soğuktan donma ihtimalleriydi. Uçağın kuyruk bölümünden kurtardıkları yalıtım malzemelerinden ellerinde bulunan dikiş malzemeleriyle büyük bir battaniye yaptılar. Artık 3 kişinin içine sığınabileceği bir uyku tulumları vardı. Yola koyuldular. 11 gün boyunca yürüdüler, kilometrelerce yol kat ettiler ama hala hiçbir medeniyet izi görünmüyordu. Daha sonra sonunda karşılarına bir çoban çıktı. Başta hayal gördüklerini zannedip gözlerine inanamadılar, anlamsızca birbirlerine bakıyorlardı.
Nihayet 72 günlük bu büyük can pazarında pes etmeyip hayatı bırakmayanlar artık kurtulmuşlardı.
                                                     
                                                                                    Olayın geçtiği bir gazete manşeti

Disqus Yorumları Yükle

0 yorum